Ristorante La Chitarra
Ristorante La Chitarra‘ya yaklaşmaya başladığınızda yavaş yavaş içinizi bir merak kaplayacak, doğru yerde miyim diye soracaksınız kendinize. Restorana adımınızı attığınızda ise çölde vaha bulmuşçasına mutlu olacak, dekorasyona vurulacaksınız. Her detaya özenilmiş, bir sanat eseri olan duvar kaplaması, İstanbul’un çeşitli noktalarında göreceğiniz “kızgın panda”nın yaratıcısı Leo Lunatic tarafından tasarlanmış, hayran olmamak elde değil.
Şimdi sıra merak edilen soruyu yanıtlamaya geldi: “La Chitarra’nın açılış kararı nasıl verildi?”. Bunu cevaplamak için öncelikle Dudullu Organize Sanayi Bölgesi‘ni (DOSB) tasvir etmeli; bu alan 3 bine yakın firmanın bulunduğu, 30 bin kişinin istihdam edildiği ve yıllık 2 milyar dolar tutarında ihracat yapılan kocaman bir bölge. Yurtdışından iş için ziyarete gelen çok, iyi kazanan patronlar ve altlarında çalışan beyaz/mavi yakalılar da var tabii. Hal böyleyken, DOSB yönetimi bir karar vermiş, bu civarda yaşam alanı yaratalım, kaliteli bir restoran açalım, yabancı misafirlerimizi ağırlayabilecek, çalışanları mutlu edecek bir yer olsun demişler. Düşünüp, taşınıp İtalyan mutfağında karar kılmışlar. Sonra gidip Chef Geovani’yi bulmuşlar; o da restoranın iç dizaynıyla ilgilenmiş, menüyü tasarlamış, restoran ekibini seçmiş ve eğitmiş, kısaca buraya imzasını atmış.
Sevgili Geovani, eserini göstermek için bizi tadıma davet etti. Gittik, yedik ve içtik, keyifli bir sohbet ettik. La Chitarra’yı o kadar beğendik ki, bir hafta sonra en özel günümüzü, Evlilik Yıl Dönümümüzü burada kutladık. Tekrar ve tekrar yemeklere hayran kaldık.
Başlangıçlardan Ravioli Cinesi alla Griglia, kıymalı İtalyan böreği olarak tanımlanmış. Bu güzellik yağda kızartılarak servis ediliyor. Arancini con salsa verde, pirinçli Sicilya köftesi, yumuşatılmış bir fesleğen sos ile sunuluyor ve denediğimiz başlangıçlar arasında en sevdiklerimizden biri oluyor. Isırır ısırmaz içindeki akışkan mozarella damakta hoşluk yaratıyor. Geovani, risotto pirincine biraz safran katarak şeklen ve ismen (Arancini İtalyanca portakal demek) portakala benzeyen bu yemeğin rengini biraz daha turunculaştırdığını belirtiyor.
Crostini di Panella ise apayrı bir lezzet bombası. yine Sicilya usulü olan bu başlangıç, kızarmış nohut panenin üzerine levrek bırakmak suretiyle hazırlanıyor. Pane harcında Hindistan’dan gelen nohut unu kullanılıyor.
Durup düşünmek lazım; La Chitarra, çok daha kolay tedarik edeceği malzemelerle farklı başlangıçları sunabilecekken, neden meşakkatli bir yol tercih ediyor? Çünkü mekanın menüsü tasarlanırken, ana hedef kalite olarak belirlenmiş ve yapılan yemeklerin özüne sadık kalmak amaçlanmış. Mesela kullanılan mantarları ele alalım, mutfağa kültür mantarı girmiyor, bütün mantarlar elle toplama ve nefis ürünler. Doğrudan domatesi ezerek oluşturulan sos hakiki, domatesin bir kopyası değil, ta kendisi! Etler, Günaydın Kasap’tan alınıyor. Deniz ürünleri, Geovani’nin yıllardır tanıdığı balıkçılardan taze taze geliyor. Sonuçta, her ürüne özen gösterilerek, doğru tedarikçiler seçilmiş ve malzeme kalitesi garantiye alınmış.
Biz tabii ki yüksek kalite şiarıyla hareket edip sonrasında sahip olduğu felsefeyi kaybeden fazlasıyla restoran gördüğümüz için patronların bu kaliteyi devam ettireceğine inanıyor musunuz, gün gelir bu kadar ince elemek ve sık dokumaktan bıkarlar, belki böyle bir çalışma tarzını fazla maliyetli bulmaya başlarlar şeklinde bir soru soruyoruz. Geovani ilkin menü tasarımının inceliklerinden bahsediyor, mesela mantarı ele alalım diyor, siz belki farketmiyorsunuz ama mantar 4-5 farklı yemeğin içeriğinde var, haydi mantarı menüden çıkaralım derlerse menünün kendi içindeki düzeni bozulur diye ekliyor. Sonra devam ediyor, ayrıca yemeklerdeki asıl lezzetin o özel ve kendine has malzemelere dayandığını vurguluyor, makarna yapımında her seferinde aynı unu, aynı yağı kullanmazlarsa, bu işi el açması yapmazlarsa, makarnanın gerçek lezzetini önceden tecrüde eden biri bunu hemen keşfeder, onu kandırmanın yolu yok diyor. Ayrıca Geovani ile tanışırsanız anlayacaksınız ki kendisi yaptığı işe büyük saygı duyuyor, bu nedenle onun imzası menüde olduğu sürece restoranın var olan kalitesini sürdüreceğine inancımız tam. Zaten marka olmak da bu güven duygusundan ileri geliyor.
Ardından Calamarata alla Vodka makarna teşrif ediyor, makarnalar taze taze açılıyor, sonrasında özel bir aletten geçirilip şekil veriliyor ve buram buram yumurta kokuyor, taze domates sos da şahane. Ayrıca makarnanın içerisinde jambon parçaları bulunuyor.
Yemeğin öldürücü kısmı pizza oluyor. Napoli usulü pizzaya yakın bir ürün sunuluyor. Napoli pizzasına hayran olduğumuzu her seferinde vurguluyor, onu hakkında özel bir yazı yazacak kadar seviyoruz. Geovani’yi hemen sorulara boğuyoruz. Bir kere buradaki pizzanın aslından en büyük farkı kenarları yeterince pofuduk değil, diğer handikap ise taş fırın var ancak içerisinde odun kullanılmıyor.
Taş fırın İtalya’dan özel olarak getirtilmiş, istenirse içinde odun kullanmak mümkün, Geovani şimdilik böyle bir tercih yapmadıklarını söylüyor çünkü odun fırınında hakiki Napoli pizzası yapacak usta bulamamışlar. Napoli usulü pizza çok yüksek ısıda ve kısa sürede piştiği için maharetli olmak lazım, kenarları tam kararında yakmak ama kömür etmemek lazım, ince işçilik lazım…
Pizzayı pizza yapan şey hamuru, iyi hamur elde ettikten sonra, kaliteli sos ile bezeyip, üzerine malzemeleri atması zor değil. La Chitarra’daki hamur mükemmel yoğrulmuş, dinlenmesi sağlanmış, ağızdaki hissi tok ve dolgun, anlıyorsunuz ki maya içine işlemiş, buna karşın midede şişkinlik yaratmıyor, ahenkli ve dengeli. Denediğimiz pizza şu ana kadar İstanbul sınırları dahilinde yediklerimiz arasında en iyilerden biri. Mesela yediğimiz pizzadaki Buffallo Mozerella İtalya’dan getiriliyor. Fazla malzemeye boğulup ağırlaştırılmayan pizzalarda en fazla dört ayrı malzeme bulunuyor.
Şarap menüsü İtalyan ve Butik Türk Üreticilerin bir karmasından oluşturulmuş. Menüyü Geovani tasarladığı için, her şeyini bildiği yemekler ile uyum sağlayacak şarapları seçmiş. Türk üreticilerin şaraplarını tek tek tadarak belirlemiş; çoğu yerde görmeye alışık olmadığımız değişik İtalyan Şaraplarını da getirtmiş. Yemek boyunca bize eşlik eden şarap Mirabello Lambrusco idi. Hafif soğuk servis edilen bu köpüklü arkadaş tam bir “kendini iyi hisset” şarabı, içindeki baloncuklar damağınızı okşuyor, içimi rahat ve fazlasıyla keyifli.
Tiramisu sürprizsiz, özgün tarife sadık kalınarak hazırlanmış, hem de Rom yerine Marsala şarabı kullanılacak kadar sadık! İtalya’da nasıl yerseniz buradaki de öyle. Başarılı.
Ancak itiraf etmeliyiz ki asıl favorimiz Cannoli. Dışı çıtır çıtır, içindeki ricotta peynirli krema yumuşacık, sanki bulutlardan bir parça koparıp tatlımıza eklemişler; çatalla yemek yasak, elinize alıp dişleyecek ve gözlerinizi kapatıp kendinizi olmak istediğiniz yerde düşleyeceksiniz. Muazzam!
Yemekler ve alkollerin fiyatı uygun tutulmuş, hele kalite ile kıyaslarsak, denge çok iyi diyebiliriz. İtalyan Lokantalarına yapışan “pahalı” algısı La Chitarra’nın izlediği fiyat politikasıyla yıkılmış oluyor. Böyle devam ederlerse fark yaratmayı sürdüreceklerdir. Pazar günleri kapalı olan restoran, 11:00-14:30 ve 17:00-22:00 arası hizmet veriyor.
Ristorante La Chitarra hakkındaki yazımız, normal bir restoran değerlendirmesi olmadı. Bunun nedeni, yemeklerin nasıl bir yol izleyerek lezzete kavuştuğunu göstermek istememizdi. Nihayetinde bu mekandan çok etkilendik, böyle bir restoranı kuracak vizyonu ortaya koyanlara şükranlarımızı sunarız. Avrupa yakasında oturmamıza rağmen kalkıp Dudullu’ya gitmek artık zor gelmeyecek çünkü buna değeceğini biliyoruz. Mamma Mia!
Adres: Dudullu Organize Sanayi Bölgesi, Des 1. Cadde, Nu. 4 Ümraniye/İstanbul
Rezervasyon: 0216 600 18 30