A Good Year
Romantik komedi türündeki “A Good Year”, Ridley Scott’tan 2006 yapımı, sımsıcak bir şarap filmi. Bu film, gerçekten de şarap temalı filmler arasında en sevdiklerimizden biri. Ara ara aklımıza düşer, mutlaka açar tekrar izleriz. Filmimiz, konusunu Peter Mayle isimli yazarın 2004 yılında yayımladığı aynı isimli kitabından alıyor. Ayrıca filmdeki şato gerçek, Château La Canorgue isimli üreticinin yerleşkesi. Hatta film için araştırma yaparken fark ettik ki La Canorgue, sadece filmin nerede çekildiğini merak ederek gelen ziyaretçileri artık kabul etmiyormuş. Kibarca, burası işleyen bir şaraphane, durmadan gelen turistlerden yıldık demişler.
Filmimiz, geçmişten bir kesit ile açılıyor. O an içilecek şarabı Max’e seçtiren amcası, seçilen şarabı suyla seyrelterek ona bir kadeh ikram ederken, kendine de bir kadeh dolduruyor. Ah, ah… Şarap kültürünü böylesine özümsesek ne güzel olur.
Max Skinner (Russell Crowe), Londra’da ikamet eden bir finans dehasıdır; kaliteli bir hayat yaşamaktadır. Filmin başında Max’in bu hayatına tanık oluruz. Sonrasında Max, çocukluk hayatında ve anılarında önemli bir yeri olan, Fransa’da yaşayan amcası Henry’nin ölüm haberini alır. Amcasının tek varisi olan Max, miras işleriyle ilgilenmek için Fransa’ya uçar. Max’in amacı, amcasının buradaki malını ve mülkünü hızlıca satarak, evine, Londra’ya dönmektir.
Max, Fransa’ya, şatonun bulunduğu Provence bölgesine gittikten sonra hayatı değişmeye başlar. Bir kere çocukluğunun geçtiği yere geldiği için anıları canlanır. Bu hepimizin başına gelmiş veya gelebilecek bir “tetikleme” anıdır. Anılar, insanı geçmişe ve farklı bir gerçekliğe çekerler. (Bkz. Nuovo Cinema Paradiso)
Max’ın kendisine miras kalan ve şarap üretilen şatoda denediği ilk şarap pek iyi değildir. Lavaboyu boylar. Ertesi gün, şarap üretmeye niyeti olmadığını ve mülkü satacağını söyleyen Max, buna uygun düzenlemeleri yapmakla meşgul olur. Tabii bu arada, şatonun emektar kahyası ve bağlara bakan Francis Duflot ona sitem eder ve amcasının isteğinin şarap üretimine devam etmesi olduğunu söyler. Max, oralı olmaz.
Emlakçı ilana koysun diye şatoyu ve arazisini fotoğraflamaya başlayan Max, zaman zaman anılarıyla yüzleşir. Orada güzel bir çocukluk geçirmiştir. Ardından zor bir durumda kalan Max, dikkatsizliği nedeniyle bisikletinden düşmesine neden olduğu Fanny Chenal (Marion Cotillard) ile karşılaşır. Fanny, Max’e yardım etmez ve intikamını alır. Ancak belki de aralarındaki aşkın ilk kıvılcımları bu anda çakmıştır. Başına gelenler nedeniyle Londra’daki önemli toplantıyı kaçıran Max, artık Fransa’da rahatça vakit öldürebilecektir. Öldürür de…
Evi tamire uğraşır, çevrede aylak aylak gezer. Bunlar yaşanırken bir anda Amerika’dan, Napa’daki bağlarda çalışmış, gerçek bir şarap sevdalısı olan Christie Roberts (Abbie Cornish) çıkagelir ve Max’in amcası Henry’nin babası olduğunu iddia eder. Hatta Christie, Henry’nin öldüğünü bile bilmemektedir. Haberi Max’tan alır. İşler karışacaktır.
Kasabaya inen Max, Fanny’nin restoranına uğrar ve aralarında yine atışma yaşanır. Evine dönen Max, akşam yemeğine eşlik etmesi için şarap seçmek amacıyla mahzene iner. Burada yine anılarına yolculuk eden Max, biz gibi şarapseverlerin hoşlanacağı bir sahnenin konuğu olur. Max, şarap yapım sürecine tanıklık etmekte, fermante olan üzümlerin o harikulade kokusunu içine çekmektedir.
Ertesi gün kendini Fanny’nin restoranında garson olarak bulan Max, başarılı bir performans sergiler. Fanny ile yakınlaşır.
Bu arada gayrimeşru kız Christie, Vigneron Francis Duflot’dan bağlar ve şaraba bakış açısı hakkında bilgi almaktadır. Bağların 23 yaşında olduğunu vurgulayan Duflot, Christie için özel bir gezi düzenler. Christie ise muhtemelen geçen akşamki yemekte içtiği “CP” isimli şarabın nereden geldiğini merak etmektedir. Böylesine müthiş bir şaraba babasının bağları mı hayat vermiştir?
Bir sonraki sahnede Max’i, Christie ile birlikte Duflot Ailesi’nin evindeki şahane sofrada görürüz. Masada yine Max’in ilk gün içtiği ve sonrasında lavaboya döktüğü, kendine miras kalan bağlardan gelen Chateau La Siroque isimli şarap servis edilmektedir. Tam da bu sırada Francis Duflot’nun yaşlı babası, geçen gün akşam yemeğinde içilen ve kısaltması “CP” olan “Le Coin Perdu” isimli şarabı bir yerlerden bulup da masaya getirir. Araştırma yapan Christie’nin dediğine göre CP bölgenin efsanevi şarabıdır. Max da bu sohbeti ilgiyle dinlemektedir. Ayrıca CP’yi efsane yapan en önemli özelliğin, şarabın kimin tarafından yapıldığının bilinmemesi olduğunu öğreniriz. Aslında buraya kadar göze sokulan ipuçlarından biz neyin ne olduğunu anlamışızdır, “Le Coin Perdu” Max’a miras kalan bağlardaki üzümlerle yapılmaktadır! Filmimiz ilerledikçe Max da bu sonuca ulaşacaktır.
Filmi daha fazla anlatmaya lüzum yok. Bu noktadan sonrasını da izleyip görmek en iyisi.
Bu arada bir detaya dikkat çekmek isteriz. Film boyunca pek çok kez “terroir” denilmesine rağmen altyazıda bu kısımlar “toprak” diye çevrilmişti. Ancak şarapseverler unutmamalı ki dilimizde teruar olarak geçen bu kavram yalnızca toprağı değil, şaraba hayat veren üzümleri oluşturan bütün unsurları kapsayan, şarabı şarap yapan her şeyi içine alan özel bir Fransız terimi. Zaten teruar lafının geçtiği bir sahnede, bağ ile uğraşan Francis Duflot’ya bakıp da Henry’nin, asmalara Francis’in neden şarkı söylediğini soran küçük Max’e verdiği cevap pek çok şeyi anlatıyor: “Toprağın güneş ve yağmurdan fazlasına ihtiyacı var.” Kısacası insan da teruarın en önemli parçalarından biri.
A Good Year (İyi Bir Yıl), akıcı bir kırmızı açıp, keyif çatılacak bir film. İyi seyirler.