Beyaz Fırın & Brasserie

Beyaz Fırın, bugüne kadar uğrama şansı bulamadığım bir yerdi. İstanbul’a yerleştiğimden beri Avrupa Yakası’nda oturduğum ve karşı tarafa pek fazla yolum düşmediği için böyle olduğunu düşünüyorum. Doğruyu söylemek gerekirse, gidene kadar burasının şehrin hafızasında yer etmiş bir yer olduğunu da bilmiyordum. Hikayeleri beni şaşırttı.

Beyaz Fırın’ı, serpildiği yer olan Kadıköy’de değil, Etiler’e yeni açtığı Brasserie’de ziyaret etme fırsatı buldum. Bu arada özellikle serpildiği yer dedim çünkü kökenleri Avrupa Yakası’na, hatta Balat’a dayanıyor.

Makedonyalı Stoyanof Ailesi, 1830’larda İstanbul’a gelmiş ve Balat’ta açtıkları ilk fırından sonra zamanla dükkan sayısını artırmış. Bu arada “Bulgar’ın Fırını” adıyla ünlemiş. Yeni dükkanları oğulları işletmeye başlamış ve Dimitri’nin Üsküdar’da işlettiği fırını Kadıköy’e taşımasıyla bugün Beyaz Fırın halini alan markanın hikayesi başlamış. Aile, bu günlere kadar pek çok badire atlatsa da her şeyin üstesinden gelmeyi bilmiş.

Bu badireler arasında, Acıbadem Kurabiyesinin şahane bir hikayesi var ki anlatmadan geçmek istemiyorum.

40’lı yıllar, İkinci Dünya Savaşı bütün hızıyla devam ediyor. Türkiye savaşa katılmasa bile, etkilerini hissediyor. Bu yıllarda un, tuz, yağ gibi ürünler sınırlı ve satışı karneye bağlanmış durumda. Fazlasını almak isteyenler karaborsaya başvuruyor. Yukarıda saydıklarım, pastalar, çörekler, kekler yapan fırınların, üretim için ihtiyaç duyduğu en önemli malzemeler. Kısacası, herkes zorlanıyor. O dönemlerde Beyaz Fırın’ı batmaktan kurtaran ise, malzemeleri olan yumurta, fındık ve acıbadem piyasada daha bol bulunan Acıbadem Kurabiyesi oluyor.

Vay be! Beyaz Fırın’ın Patatesli Sarmasının da ilginç bir hikayesi var ama onu öğrenmeyi sizlere bırakıyorum. Böylelikle belki de gittiğiniz mekanların tarihini kurcalamayı, işletmecilerle sohbet etmeyi adet haline getirirsiniz. =)

Neyse geçmişi bırakalım, Nisbetiye’nin en işlek noktasında bulunan kocaman ve şaşalı Beyaz Fırın’ın içerisine adımımızı atalım. Dört bir yandan çikolataların, poğaçaların, keklerin, pastaların fışkırdığı devasa bir bina burası. Beyaz Fırın, konsepti gereği yerinde üretim yaptığı için bu tür büyük binalara ihtiyaç duyuyormuş.

Brasserie düzeni, yalnızca “Fırın” olan şubelerden farklı. Burada kahvaltı, başlangıç ve ana yemeklerin yanı sıra alkol de var. Önden kokteyl içip, sonra şarabınızı yudumlayabiliyorsunuz. Şarap, Adım Adım Gurme için önemli olduğundan ayrı bir değerlendirmeyi hak ediyor.

Mekanın şarap menüsüne baktığımda yalnızca Kavaklıdere’nin ürünlerinden oluşturulduğunu görüyorum. Fiyatlar ise genel olarak makul tutulmuş, perakende satış fiyatlarının üzerine 50 TL-60TL eklenmiş diyebilirim. Orta vadede, menüdeki marka ve ürün çeşitliliğini artırırlarsa daha güzel olacağını düşünüyorum.

Yemek kısmına geçtiğimde dolu dolu bir menünün karşıma çıktığını görüyorum. Sipariş vermeden merak edip soruyorum, neden bu kadar çok çeşit yemek var diye, farklı kesimden müşterilere hitap edebilmek için menüyü geniş tuttuklarını söylüyorlar.

Önden Ceviz Krokanlı Yoğurtlu Patlıcan söylüyorum. Fırınlanmış patlıcan dilimlerinin üzerine yoğurt gezdirilerek hafif kavruk cevizlerle süslenmiş. Tabağın kalanı ise yeşilliklerle bezeli. Lezzetli bir başlangıç oluyor.

Ana yemeklere gelirsek, ilkin Burrata(Buffa’dan alıyorlarmış.) güzel bir pizza geliyor; hamuru, malzemesinin bolluğu ve ürün kalitesi gibi unsurları göz önüne aldığımda dengeli ve başarılı buluyorum. Yanında, taze peynirle iyi uyum sağlayacağını düşündüğüm için bir beyaz içiyorum. Kavaklıdere Selection Narince-Emir 2013. Kafamda kurduğum uyum, damakta da başarı sağlıyor.

Diğer yemek Beğendili Tavuk Külbastı. Sunumu gayet şık. Dışarıda tavuk yemek konusunda çekincelerim olsa da Beyaz Fırın, Adapazarı’nda anlaşmalı olduğu bir çiftlikten, hazır yem verilmeden ve serbestçe gezen tavukları temin ettiğini belirttiğinden içim rahat. Şarabım, bu yemekle de güzel gidiyor.

Finali Menekşe, Frambuaz, Limon, Çikolata ve Fıstıklı makaronlarla yapıyorum. Renk renk makaronların pek güzel göründüğünü söylemeliyim. Hatta, iyi bir köpüklünün bu güzelliklere şahane eşlik edeceğinden eminim.

Genel olarak değerlendirdiğimde Beyaz Fırın & Brasserie, rahat, keyifli, hem öğlen hem de akşam tercih edilebilecek, fiyatların makul seviyede tutulduğu ve de bölgenin ruhuna, beklentisine uygun bir yer olmuş diyebilirim. Şarap menülerini kuvvetlendirdikleri takdirde çok daha iyi olacaktır.

Son olarak, mekana gitmeden önce araştırma yapmıştım ancak listeme aldığım pek çok şeyi deneme fırsatı bulamadım. Onları da öneri olarak buraya ekleyeyim: Vişneli Mekik, Venedik Poğaçası, Patatesli Sarma, Kıymalı Dolma, Dolma Ayçöreği, Sakız kokulu Paskalya Çöreği, Jambonlu ve Sosisli Pide. Bu ürünleri deneyenler fikirlerini bana bildirsin. =)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir