Alsace ve Almanya Gezisi – Gün 9, 10 ve 11 – Veda
Şaraphanenin şu anki sahibi Ernst Loosen’ın babası bu işlere hobi olarak başlamış, artık bu hobiye zaman ayıramayacağını anlayınca da çocukları toplamış; “Ya buraları satalım ya da aranızdan biri alsın şu işi yürütsün.” diyerek elini masaya vurmuş. Büyük kardeşler, Ernst sen zaten arkeoloji okudun, bir baltaya sap olamayacağın belli, bari bağlarla ilgilen, şarap yap, bir işe yara diye bastırmışlar. İşte Dr. Loosen’ın dönüşümü böyle başlamış.
Ernst’in ilk işi şarap için dünya turuna çıkmak olmuş; farklı farklı üreticilerle tanışmış, nasıl bağcılık yaptıklarını, hangi tekniklerle şarap ürettiklerini öğrenmiş ve Almanya’ya dönüp gördüklerini harmanlayarak kendi tarzını ortaya çıkarmış. İlkin belirtmek de fayda var, Dr. Loosen, yalnızca Riesling’den şarap yapıyor, başka üzümleri yok. Felsefelerine uygun şaraplar üretmek için alkol seviyesini özellikle aşağıda tutuyor, meyvemsilik ve asiditenin öne çıkması ve denge sağlamasını istiyorlar. Seans boyunca giriş, orta seviye, GG ve tatlı olmak üzere 10 şarap tadıyoruz. Şaraplara hayat veren üzümlerin teruarları tek tek anlatılıyor, iklimsel değişiklikler üzerinde duruluyor. Hangi tat bileşeninin nereden geldiği vurgulanıyor.
2015 yılı zor geçmiş, yeterli yağmur yağmamış, bu nedenle genç asmalar strese girmişler. Fakat yaşlı olan asmalarda herhangi bir sorun yok, çünkü bunların kökleri gayet uzun ve yeterince derine inmiş durumda, ihtiyaçları olan suyu diplerden rahatça elde edebiliyorlar.
Bu arada ilginç bir hikaye anlattılar. Bölgedeki bağların sahiplikleri fazlasıyla bölünmüş durumda imiş, mesela GG olarak işaretlenmiş bir bölgede pek çok üreticinin toprağı var; 3-5 sıra Dr. Loosen’a aitken, diğer 2-3 sıra apayrı bir üreticinin. Tabii ki bu durum bağ bozumu sırasında bol bol karışıklık yaşanmasına, üreticilerin kendilerinin olmayan asmalardan üzüm hasat etmesine yol açıyor. Böyle bir olay vuku bulduğunda ise yoğun bir telefon trafiği, kavga dövüş ve pazarlıklar ile tatlı sert bir sohbet yaşanıyor. Hayli garip bir düzen.
Sonrasında ver elini Dr. Fischer. Üreticinin yer aldığı bölge nehre uzak kaldığı için daha soğuk bir iklim kuşağında yer alıyor ve bu durum mineralitenin yükselmesi ile kendini gösteriyor. Şarapların yanı sıra, özellikle 2014 rekoltesine ait ön yüz etiketini de beğeniyoruz.
Sahibi olan hanımefendi, oğlunun modern bir etiket tasarımı istediğini söylüyor. Kendisi 2014 hasadını oğluna armağan etmiş ve ne istersen yapacağım demiş; işte etiketler böyle yenilenmiş. 2013 etiketleri ise gri ve klasik. Bizim etiketlerle bu kadar ilgili olduğumuzu görünce, birer tane hediye ederek incelik gösteriyorlar.
Almanya’da son demlerimiz, yakında Alsace’a dönüp, Colmar’da konaklayacağız. Vakit kaybetmeden bir üretici daha gezelim diyor ve Maximin Grünhaus’a gidiyoruz. Alt ve orta seviye şarapları pek beğenmiyoruz, zaten bizimle ilgilenen arkadaş çok suratsız olduğu için şevkimiz kaçıyor. Moraller yerlerde iken üreticinin en üst segment şarapları olan Superior’ları deniyor ve hayran kalıyoruz. Tadımı sonlandırdığımız tatlı şaraplar da hiç fena değil. Etiketlerinin ön kısmı güzel resmedilmiş, arka tarafta ise üzüm çeşidi, alkol oranı ve şarabın şeker seviyesi gibi bilgiler mevcut. Akşamı Colmar’da geçiriyoruz.
Colmar’da üç gece kaldık, çevredeki şarapçılara gitmeye artık üşendik, merkezde birkaç yerde şarap tatsak bile söz etmeye değer değillerdi. Ancak kaldığımız oteli herkese gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim: Martin Jund. Colmar’a gitmeyi düşünüyorsanız, seçeceğiniz mekan burasıdır, başka ve fazla söze gerek yok.
Peki nerede yiyip içeceğiz derseniz, ona da cevap hazır: Cave L’un Des Sens Şarap Barı. Sommelier cana yakın, ilgili ve bilgili. Siz ona ne tür bir şeyler denemek istediğinizi tarif ediyorsunuz ve hop! Şarabınız masada. Şarap tadılır tadılmaz geri bildirim alıyor, hoşunuza gitmediyse hemen değiştiriyor ve beğenmediğiniz bardağın ücretini tahsil etmiyorlar. Amaçları size mutlu bir şekilde şarap içirmek. Ekmekler inanılmaz leziz, güzelim atıştırmalık tabaklarındaki soslara bana bana keyifle yiyorsunuz. Colmar’dan kayda değer anılar böyle.
Basel’den havalanmadan evvel, yol üstünde uğradığımız son üretici Rene Mure oluyor. Şarapları pek damak tadımıza hitap etmese bile bir şişe alarak gezimizin finalini yapmayı ihmal etmiyoruz.
Eh bu şarap turumuz boyunca haşatımız çıktı; durmadık, hep koşturduk, rotamıza uymak, rezervasyon yaptırdığımız yerlere zamanında yetişmek için büyük çaba harcadık. Yorulmasına yorulduk ama çok iyi hissediyoruz. Seyahatimiz şaraba, özellikle beyaz şaraba olan bakış açımızı genişletti, gökkuşağımıza yeni renkler eklendi. Yaşasın!
Sizleri bir fatih edasıyla döndüğümüz Alsace-Almanya seferinin ganimetleri ile baş başa bırakalım…
Ren böldesinin beyazlarini da mutlaka tadiniz.Bir de lütfen bayagi yaziniz baya yerine,sevgiler.
Baya konusundaki çekincenizi haklı buldum, dil bilgisi kurallarına dikkat adına bundan sonra dikkat edeceğim, teşekkürler. =)
Almanya’ya ilk seyahatimiz oldu bu ve gerçekten ülkeyi de insanını da sevdik. Umarız Ren Bölgesi’ne de uğrama şansımız olur. Sevgiler bizden.