Belgrad Yeme İçme Rehberi
Koca bir şehri üç beş sayfalık yazı haline getirmek çok zor; hatta pek çok şehir için bırakın birkaç sayfayı, bir sürü kitap var yahu! Belgrad yazısını kaleme almak başta kolay gibi gelmişti ama gittiğim onlarca mekânın içinden eleme yapıp da en tercih edilesi olanları ayrıştırmak cidden zor oldu. =) Öte yandan, tatil yapma şekillerimiz kişiden kişiye o kadar değişiyor ki önerdiğim yerleri “yapılacaklar listesi” olarak değil, kendinizi şehrin akışına bıraktığınızda uğrayabileceğiniz “ara sıcaklar” olarak değerlendirmenizi isterim. Ana yemek olabilecek mekânları ise herkesin içgüdülerine bırakıyorum. Ancak aranızda illa “Ben mekân seçme konusunda içgüdülerime güvenmiyorum.” diyen varsa, o zaman aşağıda sayacağım yerler 3-4 günlük bir gezi için “yapılacaklar listesi” oluşturabilir tabii.
Vizesiz gidilebildiği için muhtemelen ben dâhil olmak üzere pek çok kişi ilk yurt dışı deneyimini Belgrad ile yaşamıştır. Bilahare detaylarına da yer vereceğim dillere destan ucuzluğu, İstanbul’a sadece 1 saat 15 dakika uçuş uzaklığında oluşu, halkın sakinliği ve yeme içme konusundaki net tavırları gibi pek çok neden sayabilirim Belgrad’a dört defa gitmiş olmam için. Her yere yürünebilecek kadar küçük bir şehir olmasına rağmen yaptığım ziyaretlerde birkaç mekân hariç olmak üzere mutlaka yeni yerler denemeye özen gösteriyorum. Maceracı ruhum nedeniyle şimdiye kadar hiçbir kötü deneyim yaşamadım. =) Her ne kadar bu yazının esas amacı şimdiye kadar gitmiş olduğum ve Belgrad’a gidildiğinde mutlaka uğranması gerektiğini düşündüğüm yerleri bir araya getirmek, ama eminim sizler de gezileriniz sonrası burası tam benlikmiş dediğiniz yeni yerler bulacak ve listeye ekleyeceksiniz; denemekten çekinmeyin!
Tatile bomba gibi bir başlangıç yapabilmek için geç ve güzel bir kahvaltı şart. Sırpların kahvaltıya bakış açıları bizden pek farklı değil. Özellikle yumurta ve şarküteri ürünleriyle aranız iyiyse gittiğiniz pek çok yerde leziz şeyler yiyerek tıka basa doyabilirsiniz. Kahvaltı için birbirine yürüme mesafesinde olan 3 farklı mekân öneririm:
Manufaktura: Kralja Petra Caddesi üzerinde, Belgrad’ın İstiklal Caddesi olan Knez Mihailova’ya ise 150 metre mesafede ve yaklaşınca tepedeki kırmızı şemsiyelerden geldiğinizi anlayabileceğiniz bir mekân burası. Bir kez akşam yemeği için de gelmiştim, gayet hoş bir şarap menüleri var lakin asıl kahvaltı için tercih edilesi. Akşam gelip de şarap içip, yanına şarküteri tabağı söyleyecekseniz mutlaka yediğinizin ne eti olduğunu sorun. Misal, gürültüden garsonu duyamadığım için seçtiğim başlangıçlardan birinde at eti olduğunu maalesef bitirdikten sonra öğrendim (Gerçi tadı bizim sucuklardan pek farklı değildi.). Kahvaltı ise bir o kadar risksiz. Omlet ve sosisler oldukça lezzetli. Ben genelde omlet ısmarlayıp, bi’ de yumurtalı ekmeklerinden söylüyorum. Ayrıca pek çok şeyin yanına kaymak dedikleri krema ile yoğurt arası ama bizdeki kaymağa pek benzemeyen lezzetli bir şey koyuyorlar, hem leziz hem doyurucu. Kahvaltı için dediklerim yetmezse doyana kadar menüden değişik şeyler söylemeye devam edin, maksimum 10-12 Euro civarında ödersiniz.
Boutique: Kahvaltı için önereceğim mekânlardan bir diğeri Knez Mihailova’nın Kalemegdan’a bağlandığı noktada yer alan Boutique. Aslında Belgrad’ın pek çok noktasında görebileceğiniz bir cafe/restoran zinciri burası, neredeyse her şeyi barındıran genişçe menüleri var. Yine omletin ana aktör olduğu bir kahvaltı yapıp, üstüne kahve söyleyin ve trafiğe kapalı olan caddeden geleni geçeni seyrederek keyif çatın. Kocaman porsiyonlardan dolayı ağırlaştığınızda 200 metre ilerideki Kalemegdan’a gidip, şehrin ortasındaki ağaçların, tarihi kalenin ve nehir manzarasının tadını çıkarmak da iyi bir fikir olabilir. Hatta yanınıza okuyacak bir şeyler alıp hava güzelse birkaç saat geçirin derim burada. Huzur ve sessizlik insanın ömrüne ömür katıyor.
Dorian Grey: Dorcol, Belgrad’ta ev kiralamak ve değişik yerler denemek için en ideal bölge. Merkeze çok yakın, fakat bir o kadar sakin ve rahat. Adı Türkçe’deki Dörtyol teriminden geliyor. Belgrad’ta buna benzer pek çok Türkçe isimle karşılaşmanız mümkün. Dorian Grey ise bu bölgenin en c00l mekânlarından. İster kahvaltıya gidin, ister sadece kahveye, isterseniz de akşam yemeğine, günün her saati güzel bir müşteri kitlesi var. Kahvaltının haricinde kurutmadan pişirdikleri kırmızı etleri özellikle başarılı ve leziz. İstanbul’dan geldiğinizi söylediğiniz zaman sizinle uzun uzun sohbet etmeye hazır garsonları cabası. Aniden yarısını anlamadığınız ancak gayet keyifli bir muhabbetin ortasında bulabilirsiniz kendinizi.
Bu arada hizmet sektöründeki hemen herkes sizi anlayacak kadar İngilizce biliyor. O yüzden yeme-içme söz konusu ise yorum yapmaktan ve bilgi almaktan çekinmeyin. Özellikle ikinci kısımda bahsedeceğim mekânlar şarap ve bira ağırlıklı olduğu için içtiğim şeyler hakkında bilgi alabilmiş olmak benim için çok önemliydi ve gayet hoş sohbetler ettim. Belgrad son yıllarda şarap ve butik, el yapımı bira konusunda kendini fazlasıyla geliştiren şehirlerden. Pek çok yerel şarabı yemek yemeye gitmişken deneyebiliyorsunuz, restoranların kavları geniş ama esas yapılması gereken şehre en fazla 1,5 saat uzaklıktaki şaraphaneleri ziyarete gitmek belki de…
Vinarija Aleksandrovic, Vinarija Kovacevic ve Restoran Tarpos yerel halkın en çok tercih ettiği şarap markaları. Maalesef bu şaraphaneleri ziyaret etme şansı bulamadım ama denediğim şaraplardan yola çıkarsak mutlaka gidilmesi gereken yerler olduklarını söyleyebilirim. Peki, şehirde şarap içmek istersek nereye gidelim?
Epigenia Wine and Tapas Bar: Sırp arkadaşım geç önerdiği için son dakika ziyaret ettiğim yerlerden biri; şehrin merkezinde ve her yerden yürüyerek rahatlıkla gidebileceğiniz mesafede. Gelir gelmez iki katlı taş bir ev görecek ve girişteki meşe fıçılardan doğru yerde olduğunuzu anlayacaksınız. Hafta içi saat 17 gibi rahat bir zamanda gittiğim için rezervasyona ihtiyaç duymamıştım ama Cuma veyahut Cumartesi akşamları gidilecekse arayıp yer ayırtmakta fayda var. Yemek için pek çok tapas seçeneği mevcutsa da kendi üretimleri şaraplar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, o alandaki menü kısıtlı. Aslında menüdeki şarap çeşidinin az olması işinizi bir nebze kolaylaştırıyor, kafanız fazla karışmıyor. Burada içtiğim ilk şarap Sırp üzümü olan Prokupacın 2013 rekoltesiydi ki denemek için garsona hangi şarabı önerirsin diye sorduğumda hiç tereddüt etmeden bunu söylemişti. Özellikle şarküteri ağırlıklı tapaslarla çok iyi eşleştiğini belirtebilirim. İkinci denemem ise Tribus Villa Chardonnay 2014 ile oldu. Bu şarap tapasların yanına söylediğim taş fırında eritilmiş peynir ile güzel bir ikili oldu. Epigenia hem kalabalık arkadaş grubuyla gidilebilecek hem de baş başa giderseniz sakin bir akşam yemeği yiyebileceğiniz gayet hoş bir mekân.
Podrum Wine Art: Mahalle arası şarap barı. Bembeyaz, kuğu gibi bir terası var. Alt katta hem şarap satın alabileceğiniz geniş butiği hem de oturup şarabınızı içebileceğiniz yerler mevcut. Bu mekânın en güzel tarafı neredeyse tüm Sırp şaraplarını deneyip satın alabilmeniz. Deneme kısmında ödediğiniz ücretler gayet makul olsa da satın almadan önce buradaki şişe fiyatlarını şehirdeki bir iki küçük şarap butiği ile karşılaştırmakta fayda var. Deneme konusuna geri dönersek, sadece Sırp şaraplarının olduğu kısım bile o kadar geniş ki tek ziyarette yeterince bilgi edinmeniz mümkün değil. Şaraba merakınız varsa 2-3 defa gelmeyi düşünebilirsiniz.
Krafter: Belgrad’ta pub kültürü çok yaygın; günün her saati etliye sütlüye karışmadan tek başına pubda oturup vakit geçiren insanlara rastlayabilirsiniz. Bu publardan Krafter, insana kendini iyi hissettirenlerden. Genelde mahallelinin tercih ettiği küçük bir pub burası ama bira menüsü hiç de azımsanacak gibi değil. Mahalleye özel ürettikleri bira bile var. Son gidişimde Tron Black Stout, Kas, Sindikat ve Kabinet gibi ev yapımı biraları denemiş ve beğenmiştim. Kendi yaptıkları biralar dışında hem Sırp butik biralarını hem de yakın coğrafyadaki başka ülkelerden butik biraları deneyebilirsiniz. Örneğin Berlinli And Union markasının biralarını ilk burada içmiş ve hoşnut kalmıştım. Kısacası ruh halinize göre menüden fantastik seçimler yapıp eğlenceli bir gün geçirebilirsiniz. Dipnot olarak belirtmem gerekirse İstanbul’daki 1 ithal bira parasına burada 3 bira deneyebilirsiniz.
Miner’s Pub: Publardan başlamışken Miner’s Pub’ı da es geçmemek lazım. Tavsiye üzerine geldiğim bu pubın kapısından girer girmez herhalde yanlış bir yere geldim diye düşünüp geri dönecektim ki o kadar yol geldim, deneyeyim, ne kaybederim ki dedim. İyi ki öyle demişim çünkü içerideki karanlık, kasvetli ve ürkütücü havanın aksine doğal ve gayet salaş bir yermiş. Üniversitedeyken ucuz bira içmek için gittiğimiz ve sürekli Radiohead çalan mekânları andırıyor; tek fark biranıza su katmıyorlar. =) Pubımızın basit gibi görünen ancak geniş bir bira menüsü var. Ağırlıklı olarak yine el yapımı biralardan ibaret ama şişe olarak dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen biralara da ulaşabiliyorsunuz. Biralar hakkında bilgi almak isterseniz barmen en ince ayrıntısına kadar anlatmaktan çekinmiyor. Buranın tek kötü yanı ise tadım menüsü olmadığı için her biradan minimum 200 cc içmek zorunda kalmanız. Bu nedenle kalabalık gitmekte fayda var.
Kalemegdan Terrace Restaurant: Kalemegdan şehrin orta yerine konuşlanmış devasa bir park. Gez gez bitmiyor ve insana kendini yaz kış demeden inanılmaz huzurlu hissettiren bir atmosfere sahip. Parkın iç kısımlarına doğru iyiden iyiye manzaraya vurulmaya başlıyorsunuz. Terrace Restaurant ise oturup da manzarayı doya doya izleyebileceğiniz en konforlu mekân. Gelenler turist ağırlıklı olmasına rağmen fiyatlar makul. Uzun soluklu bir yemek için tercih edilmeyebilir ama özellikle kahvaltı sonrasında kahve veya öğleden sonra manzaraya karşı bir iki kadeh bi’ şeyler içmek için mutlaka uğranması gerekir.
Crna Ovca: Sırpların dondurma ve patlamış mısıra karşı ayrı bir zaafı var. Her köşe başında mutlaka “Popcorn” arabası veya dondurmacı mevcut. Bunlardan en ünlüsü Crna Ovca ve Moritz Eis. İkisini de deneyip tarafınızı seçmenizde fayda var. =) Ben şansımı Crna Ovca’dan yana kullanıp, risk almamak adına en standart dondurmalarını seçmiştim. Ancak o anda çalışanlardan biri gülümseyerek, sipariş vermeden önce gözünüze kestirdiklerinizi bir deneyin isterseniz diyerek küçük bir plastik kaşıkta dondurma uzattı. Ardından neredeyse 7-8 çeşit dondurma denedim ve tabii ki fikrim değişti. O yüzden şunu yiyin bunu yiyin diye ahkâm kesmeyeceğim, her şeyi deneyin ve yüreğinizin götürdüğü dondurmaya gidin. =)
Yukarıda saydığım mekânlar Belgrad’a gitmişken mutlaka ziyaret edilmesi gereken tarihi yerlere çok yakın. Bir noktadan diğerine giderken yol üstünde pek çok kilise ve görkemli bina göreceksiniz zaten. Örneğin Epigenia’ya gideceğiniz gün Aziz Sava Katedrali’ne veya Tesla Müzesi’ne uğrayabilirsiniz. Manufaktura’da kahvaltı yaptıktan sonra Knez Mihailova’ya yürüyüp Hotel Moskva’nın bahçesinde kahve içerek etrafı seyredebilirsiniz. Kahveleri cidden kötü ama mutlaka deneyimlenmesi gereken bir ortamı var. Şehre kısa bir süre de olsa ara vermek isterseniz merkeze 15 dakika uzaklıktaki Ada Ciganlija’da bisiklet kiralayabilir, mevsim yazsa Sava Nehrine girdikten sonra kıyıda güneşlenebilirsiniz. Gece hayatı başlığına fazla girmedim ama dağıtırız diyenler için Plastik ve Republic gençlerin en sevdiği gece kulüpleri. Buralar gerçekten büyük ve iddialı kulüpler, benim gibi bütün günü yürüyerek geçirip akşamına sırf meraktan giderseniz kalabalığa ve gürültüye uzun süre dayanamayabilirsiniz. =)
Havanın çok sıcak veya dondurucu soğuk olması gibi olağanüstü bir duruma denk gelmezseniz -ki Belgrad için gerçekten olağanüstü durum budur- oldukça sakin, mutlu ve dinlendirici bir gezi yaparsınız. Şimdiden herkese keyifli tatiller dilerim.
yazının sonun da neden Tolga Korkmaz yazıyor
Konuk yazar aldık bu sefer siteye.