İncili Gastronomi Rehberi
Şu aralar yeme içme dünyasının en çok konuşulan olayı, 2017 yılının Kasım ayında piyasaya sürülen İncili Gastronomi Rehberi. Rehberin amacı, içerisinde yer alan mekanları, en az 1 inci ve en çok 4 inci olmak üzere, notlayarak sınıflandırmak. 4 incinin en üst derecelendirme olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. Bu işin hayata geçirilmesine vesile olan sponsor firmalar ise Karaca ve Hürriyet.
İncili Gastronomi Rehberi’nin kalbinde,
* koordinatör Müge Akgün başta olmak üzere,
* Zeyno Gürses Dölay,
* Gamze İneceli,
* Cemre Narin,
* Nilay Örnek ve
* Sinan Hamamsarılar’dan (Tat Dedektifi)
mütevellit “Yönetim ve Denetleme Kurulu” ismiyle anılan proje ekibi yer alıyor. Ayrıca, Mehmet Yaşin, Ahmet Örs, Güngör Uras, Ertuğrul Özkök, Mehmet Yalçın, Nedim Atilla, Engin Akın, Teoman Hünal, Oğul Türkkan, Deniz Alphan, Nevzat Aydın, Mustafa Seçkin, Sedat Ergin, Sahrap Soysal ve Refika Birgül rehberin “Danışma Kurulu”nu oluşturuyor.
Rehberin detaylı bir incelemesine girişmeden önce bu isimlerin gastronomi dünyası ile olan ilişkilerine yakından bakılması ilk bakışta makul bir düşünce gibi görülebilmekle beraber, aslında çok da önemli değil. Mühim olan, ekipçe çalışarak ortaya çıkarttıkları rehberi irdelemek, hakkaniyetli, doğru ve dürüst bir iş yapılıp yapılmadığına bakmak.
İnternetten ve rehberden derlediğim bilgilerden görüyorum ki proje kapsamında 130 müfettiş seçilmiş ve kişilerin isimleri, nesnel bir değerlendirme yapmalarına olanak sağlanması için gizli tutulmuş. Müfettişlerin, restoranlar ile herhangi bir maddi veya akrabalık bağı olmamasına dikkat edilmiş. En önemlisi ise, bir restoranın en az 3 müfettiş ve 1 proje ekibi üyesi tarafından ziyaret edilmesine özen gösterilmiş. Buraya, ileride tekrar değinmek üzere üzere not düşelim ve kimliği bilinen proje ekibi üyelerinin de değerlendirilen mekanlara gitmesinin soru işaretleri yaratacağını belirtelim. Bu arada, Michelin Rehberi hakkındaki yazımı okursanız, Michelin’in müfettiş adedini ve bir restoranın hangi zaman aralığında kaç kez ziyaret edildiğini açıklamadığını göreceksiniz.
İncili Gastronomi Rehberi’ne dönersek, müfettişlerin son 1 yıl içerisinde gittiği restoranların değerlendirmeye alındığını, “inci” üzerinden notlama yapılırken malzeme, lezzet, yaratıcılık, servis, kimlik, sunum ve dekorasyon kriterlerinin göz önünde bulundurulduğunu görüyoruz. Aslında en önemli konu, ortaya konulan kriterleri detaylı olarak irdelemek. Ancak bu kriterlerin içeriği veya alt başlıklarda ne gibi unsurların değerlendirildiği açıklanmadığı için üzerine konuşacak herhangi bir veri yok.
Kendi akıl yürütmemle de bir şeyler söylemek istemiyorum çünkü bu da boşa konuşmak olacaktır. Yine de, bu kriterler özelinde genel olarak nelere bakıldığı ve kriterlerin nasıl ağırlıklandırıldığı hakkında birkaç sayfalık bir açıklama yapılabilirdi diye düşünüyorum. Örneğin, lezzet kriteri nihai not üzerinde %50 oranında etkiliyken, dekorasyon yalnızca %10 seviyesinde etkilidir denebilirdi. Tabii bu kadar matematiksel ifadelere gerek yok. “Lezzet, sunum ve servis müfettişlerimiz için en önemli kriterler olarak belirlendi. Bunların yanı sıra, malzeme, yaratıcılık, kimlik ve dekorasyon da göz önüne alındı.” şeklinde bir açıklama yapılsa dahi ne gibi etkenlere daha büyük bir önem atfedildiğini anlayabilirdik. Çünkü bana göre, çoğu yemek sever asıl olarak lezzete önem veriyor; dekorasyon gibi yan unsurlar gerçek bir yemek aşığının seçim yaparken bakacağı tali unsurlar. Son olarak, kriterlerin çoğu hakkında yeterli bir fikir yürütülebiliyor ancak “Kimlik” ile ne kast edildiği hakkında kafamda pek bir şey canlanmadığını söylemem gerek.
Şimdilik rehber, proje ekibinin oy birliğe ile aldığı karar doğrultusunda İstanbul, Bodrum ve Çeşme restoranlarını değerlendiriyor. Müge Akgün’ün, 18 Haziran 2017 tarihinde Savaş Özbey ile yaptığı söyleşide,
– “Peki biz okuyucular olarak bu rehberde en ‘krem dö la krem’, en ‘fine dining’ restoranları mı okuyacağız?” sorusuna,
– “Asla. Zaten söylediğin türde, olsun olsun 50 tane niş restoran var. Biz önce içinde binlerce restoranın olduğu bir liste çıkardık. Esnaf lokantaları, kebapçılar, pastaneler… Sonra bunların bir kısmını eledik. Şu an 600’ün üstünde restoran oylanıyor müfettişler tarafından. Belki aralarından bazıları hiç puan alamayacak ve giremeyecek rehbere. Ama aralarında İstanbul’un her köşesinden, akla gelebilecek her türden restoran var. Sadece kafeleri ve büyük zincirleri dahil etmedik listelerimize.” cevabını vermesinden anlıyoruz ki 600 ila 700 arasında restoran değerlendirmeye tabi tutulmuş. Halihazırda İncili Gastronomi Rehberi’nde 4 incili 1, 3 incili 29, 2 incili 80 ve 1 incili 170 olmak üzere toplam 280 restoran yer aldığını görüyoruz. Yani, 300-350 civarında restoran 1 inciye dahi layık görülmemiş.
Müge Akgün’ün genel söylemleri incelendiğinde, rehberin her yıl yenileneceği, verilen incilerin geri alınabileceği veya restoranların inci sayılarının artırılabileceği anlaşılıyor. Ayrıca, rehber için bir web sitesinin yapılması, kapanan restoranlara burada yer verilmesi, önümüzdeki dönemlerde rehberin basılı haline alınması planlanan ve yeni keşfedilen restoranların da yine burada değerlendirilmesi planlanıyor. Ekibin bir diğer hedefi ise uzun vadede rehberi bütün Türkiye çapına yaymak.
Evet, şimdi de rehberi elime alıyorum ve restoran değerlendirmelerini okuyarak hızla ilerliyorum. Her bir restoranın adı, inci sayısı ve fiyat aralığı belirtilmiş. Ayrıca minik bir kutucuk içerisinde, Otopark/Vale, Engelli Girişi, Bar, Sigara İçilecek Alan ve Kredi Kartı başlıklarına yer verilip, mekanın bu özelliklere sahip olup olmadığı vurgulanmış. Öne Çıkanlar ismindeki bir başka kutucukta ise mekanların başlıca özellikleri, imza yemekleri ve benzeri şeylere yer verilmiş. Nihayetinde, restoran hakkında genele hitap eden kısa bir değerlendirme yazısı ile tanıtım sonlandırılmış. Küçük bir not, “Bar” denilerek ne kast edildiği belirsiz, sanırım mekanda içki servisi yapıldığını vurgulamak istemişler.
Ek olarak, şarap, şarap ve yemek uyumuna dair en ufak bir atıf göremiyorum. Günümüz gastronomi dünyasında şarap ve yemek ayrılmaz bir ikili, bunu göz ardı eden her türlü yaklaşımın yetersiz kaldığımı düşünüyorum. Rehberin bu konudaki tavrı, mekanlar için “kavı geniş”, “yalnızca yerel şarapları servis ediyor”, “şarap menüsü uzun uzun incelenmeyi hak ediyor” gibi ifadeler kullanmakla sınırlı. Bana göre olması gereken, şarap kavının genişliği, şarap ve yemek eşleştirmelerinin başarısı gibi kıstaslara da değerlendirme aşamasında yer verilmesiydi. Hatta rehber içerisinde 3-4 sayfalık mini bir rehber daha yaratarak, en başarılı şarap menüsüne sahip restoranlara ayrıca değinilebilirdi.
Bunun haricinde, “Öne Çıkanlar” bölümünde yer yer gereksiz bilgilere yer verildiğini görüyoruz. Mesela pek çok mekan, menüsünü mevsimine göre değiştirdiği, sabit bir menü kullanmadığı ve doğanın döngüsüne saygı duyduğu için övülmüş. Ama bir yandan da böyle mekanlarda şunu, bunu yiyebilirsiniz diye öneriler yapılmış. Buradaki çelişki şu, muhtemelen müşterinin önerilenleri yeme şansı yok çünkü menü sürekli değişiyor. Söz gelimi rehber, menüsünün 6 haftada bir değiştiğini belirttiği 3 incili Nicole’un öne çıkanı olarak Sarıkız Mantarı ve Kayısı Eşliğinde Bıldırcın‘ı göstermiş. Sabit bir menüsü olmayan Nicole’a gittiğinizde bu yemeği bulma şansınız çok düşük. Bu nedenle, menüsü mevsimsel olarak değişen restoranlar için böyle öneriler yapılması anlamsız kaçmış. Bu durum, rehberi alanların yanlış yönlendirilmesine de yol açabilir. “Öne Çıkanlar” kısmında ismi zikredilen yemeği denemek isteyen biri restorana gidip de o yemekle karşılaşmazsa hayal kırıklığına uğrayabilir.
İncili restoranlar bittikten sonra sıra Lezzet Noktalarına geliyor, bu bölümde restoranlardan tutun da kasaba, manava, baharatçıya kadar farklı farklı yerler tavsiye edilmiş. Buradaki mekanların inci değerlendirmesine tabi tutulup da inciye layık görülüp görülmedikleri belirsiz. Ama anladığım kadarıyla, burgerciler, dönerciler ve köfteciler gibi alt başlıklarda sıralanan mekanları müfettişler ziyaret etmemiş. Yaratıcı ekibin genel olarak beğendiği mekanların ismi, insanlara yol gösterici olsun diye eklenmiş. Şahsi kanım, bu listelemenin nasıl yapıldığına dair rehber içerisinde bilgi verilmesinin doğru olacağı yönünde. Bu arada rehberin asıl hazinesi de bu kısım. Önümüzdeki baskılarda genişletilmesini isterim. Çünkü listelerin içerisinde benim de bilip, sevdiğim çok fazla yer var. Hatta bilmediğim ancak merak ettiğim bir o kadar mekan daha var. İlgi gösterin. Evinizin yakınındakileri keşfedin. Belki 4 incili tek restoran Mikla’ya bütçe oluşturup ancak yılda bir kez gidersiniz ama lezzet noktaları ile daha fazla haşır neşir olacağınız kesin.
Rehberin sonunda ise Tevfik Alparslan, Maksut Aşkar, Murat Bozok, Şemsa Denizsel gibi şeflere İstanbul, Bodrum ve Çeşme’deki favori lezzet noktaları sorulmuş. Gayet güzel bir düşünce. İleride de soru sorulan şef sayısının artırılması düşünülebilir.
Şimdi gelin, rehber hakkındaki en büyük tartışmanın başlangıcını ateşleyen olayı inceleyelim. 26 Kasım 2017 tarihinde Arda Türkmen, Mükellef ile ilgili olarak İncili Gastronomi Rehberi’nde çıkan değerlendirme hakkındaki sert eleştirisini Instagram’dan paylaşır. Alıntılayayım:
“Alın size incili rehber … @mukellef_karakoy e 1 inci vermişler, keşke onu da vermeselerdi, inanın kendimi çok daha mutlu hissederdim … şimdi ben tek tek özetleyeyim size , zeytinyağlı elma yaklaşık 9 aydır menüde yok, tahıllı pazı sarma 1 yıldır yapmıyoruz, humus ise ilk acildigimizda yaptık sonra da yapmadık , haaa barbunya humus yapıyoruz, ama bu yazıyı yazan neden humus yaptığımızı bile anlayacak donanımda değil zannımca … otopark vale var demiş, yok , gelse kapıda kocaman yazıyor zaten, gelmemiş belli , engelli girişi yok demiş , var, bar var demiş, servis barı var, oturup içki içeceğiniz bar yok, mutfakta yaren çarpar var demiş, yaren 1 yıldır #ardaninmutfagi ekibinde çalışıyor, Mükellefle alakası yok …. Bu rehberi yapan arkadaslar, googledan bakıp mekanları degerlendiriyorsunuz, ondan sonra da Türkiyenin en dogru gastronomi rehberi diye ortalara çıkıyorsunuz … körler sağırlar birbirini ağırlar ödül dağıtıyorsunuz, siz kimi kandırıyorsunuz… bana sizin vereceğiniz inciler gerekmez, pazar pazartesi demeden boş sandalye bırakmayan misafirlerimiz bize hakettiğimiz incileri veriyor, neymiş gizli müfettişler gelmiş de yemiş … menüde olmayan şeyleri yazıp sonrada doğruluk satan rehber incili rehber … tebrikler”
Rehber adına, proje koordinatörü Müge Akgün tarafından verilen cevap ise şöyledir:
“Sevgili Arda, telefonla da konuşabilirdik ama madem bu platformu seçtin devam edelim. Öncelikle Söylemeliyim ki, 1 ya da 4 kaç inci olursa olsun İncili restoranlarımızın her biri hatta incisi olmayan lezzet noktaları da çok değerli. Mükellef’e ben de geldiğim için gönül rahatlığıyla 1 İnci’yi hakettiğini söyleyebilirim. Umarım seneye 2 inci de alır, bu bir orkestra şefi olarak senin, mutfaktaki ustaların, hatta servisten sunuma tüm çalışanların elinde. Listelere giremeyen yüzlerce mekan oldu. Senin de çok iyi bildiğin gibi yurt dışında 1 Michelin yıldızlı restoranlar çok daha fazla tercih edilir. Bizde de eminim böyle olacak. Menüdeki değişikliklere gelince bu kadar sık değiştiriyorsan zaten ne yazılsa bir kaç ay sonra geçerliliğini yitirecekti. Somut bar vs bilgileri de asistanlar telefon edip mekandan aldı. Yanlış anlaşılma olmalı ama yeni baskıda düzeltilir. Metinleri restoranları değerlendiren gizli müfettişler yazmıyor. Mekana giden proje ekibi iş bölümü yaparak yazdılar. İncili Gastronomi Rehberi Türkiye’de bir ilk olduğu, bugüne dek böyle etik ve şeffaf bir çalışma yapılmadığı için kaygıları anlayışla karşılıyorum. Ancak bu rehber bugüne dek restoranlardan reklam alarak çıkan, jürilerin değerlendirdiği rehberlerden farklı. Ki onlar da bugüne dek önemli bir boşluğu doldurdu, doldurmaya da devam edecektir. Bizim yaptığımız gibi rehberlerin kimi zaman lastikçi kimi zaman başka bir alanda faaliyet gösteren vizyoner sponsorları olacaktır. Bu öncülüğü Türkiye’de Karaca ve Hürriyet yaptı. Gizli müfettişlerin kimliğine gelince işin doğası gereği onları açıklamamız mümkün değil. Ancak her biri damak tadı gelişmiş farklı meslek gruplarından yeme/içme severler.”
Haydi gelin, bu konuşmayı, iddia-cevap bağlamında inceleyelim:
1) “Zeytinyağlı elma yaklaşık 9 aydır menüde yok, tahıllı pazı sarma 1 yıldır yapmıyoruz, humus ise ilk acildigimizda yaptık sonra da yapmadık , haaa barbunya humus yapıyoruz.” denmesine karşılık “Menüdeki değişikliklere gelince bu kadar sık değiştiriyorsan zaten ne yazılsa bir kaç ay sonra geçerliliğini yitirecekti.” cevabı verilmiş. Aslında Arda Türkmen, yukarıda benim de hatalı bulduğum bir durumu haklı olarak eleştiriyor. Hatırlarsanız menüsü mevsimsel olarak değişen bir restoran özelinde belirli yemekleri önermek anlamsız diyerek, Nicole örneğini vermiştim. Buradan hareketle, Müge Akgün’ün verdiği cevap ne anlamlı ne de makul, rehber çıkmadan önce genel editöryel kontrol yapılmadı mı? Önerilen yemeklerin halihazırda menüde olup olmadığına bakmak zor olmasa gerek. Böyle aleni maddi hataların rehberin inanılırlığını sorgulatacağı düşünülmeliydi.
2) “otopark vale var demiş, yok , gelse kapıda kocaman yazıyor zaten, gelmemiş belli , engelli girişi yok demiş , var, bar var demiş, servis barı var, oturup içki içeceğiniz bar yok” denilmiş. Yine değerlendirme yaparken bahsetmiştik, “Bar” ifadesi tek başına belirsizlik yaratıyor, Arda Türkmen de ne kast edildiğini anlamamış ki servis barı var, oturup içeceğiniz bir bar yok demek zorunda kalmış. Söyleminde haklı. Müge Akgün’ün bunlara karşı cevabı “Somut bar vs bilgileri de asistanlar telefon edip mekandan aldı. Yanlış anlaşılma olmalı ama yeni baskıda düzeltilir.” olmuş. Eh yani, düzeltilir deyip geçmek bu kadar kolay mı, iş hayatında bir hata yapınca ve patron bu nedenle sizi uyarınca, düzeltilir mi diyorsunuz? Madem bu bilgiler somut, 3 müfettiş ve 1 proje ekibi görevlisi mekanı yerinde ziyaret etti ise onların engelli girişi olup olmadığını teyit etmesi çok mu zor? Ekipten en az 4 kişi gidip de restoranı yerinde ziyaret ettiyse neden telefon ederek asistanlar bu “somut” bilgileri alıyor. Ayrıca, yukarıda atıf yaptığım Müge Akgün’ün Savaş Özbey ile olan söyleşisinde, müfettişlerle ilgili olarak “Restoranlara puan mı veriyorlar?” sorusuna verilen “Evet. Son bir yılda gittikleri restoranları çeşitli kriterlere göre oyluyorlar. Malzemeden lezzete, hijyenden servise ve fiyat-kalite dengesine kadar ayrı ayrı kategorilerde puanlar veriyorlar. Mekânın engelli girişi olup olmadığına kadar…” cevabından anlıyoruz ki müfettişlerin engelli girişinin olup olmadığına bakması lazım. Ancak görüyoruz ki mekana giden müfettişler buna bakmamış, bilgi telefonla alınmış.
3) “mutfakta yaren çarpar var demiş, yaren 1 yıldır #ardaninmutfagi ekibinde çalışıyor, Mükellefle alakası yok” denilmiş ve Müge Akgün ise “Metinleri restoranları değerlendiren gizli müfettişler yazmıyor. Mekana giden proje ekibi iş bölümü yaparak yazdılar.” cevabını vermiş. Yani öyle bir cevap ki, sanki hata yapılması, mekan hakkındaki değerlendirmeyi proje ekibinden birileri yazdığı için anlaşılabilir. Madem proje ekibinden birileri kaleme aldı değerlendirmeyi, o zaman doğru yapsaydı ya? Bu kadar bariz ve hatalı bilgiler verdikten sonra karşınızdaki şefin yapılan işe saygı duymasını nasıl bekleyeceksiniz? (Bu arada rehberin orjinalinde Yaren Çapar yazıyor ancak şefin soyadı hatalı, doğrusu Çarpar olacak.)
Bunların ötesinde, Müge Akgün’ün yorumundaki “Mükellef’e ben de geldiğim için gönül rahatlığıyla 1 İnci’yi hakettiğini söyleyebilirim.” ifadesi çok ama çok tehlikeli. Öncelikle, proje koordinatörü notlamaya dahil mi? Değil mi?
Tekrardan yazının başına döneceğim. Ne demiştim, “Kimliği bilinen proje ekibi üyelerinin de değerlendirmeye tabi tutulan mekanlara gitmesinin soru işaretleri yaratacağını belirtelim.”, yani bakın, proje üyeleri de değerlendirme yapıyorlarsa ortada sakıncalı bir durum var. Yok yapmıyorlarsa, Müge Akgün’ün proje koordinatörü olarak “1 İnci’yi hak ediyorsun.” dememesi lazım. Belki de Müge Akgün’e göre 1 inciyi hak eden bir yere müfettişler 3 inci verdi. Böyle bir durumda çıkar çatışması yaşanmayacağını kim iddia edecek. Bu tür şeyler, projenin etik duruşuna ve şeffaflığına gölge düşürür.
Bana göre rehberin saygınlığının korunması için Arda Türkmen’e şöyle bir cevap verilmeliydi:
“Sevgili Arda, otopark, vale, engelli girişi vb. bilgileri asistanlarımız telefonla aldılar. Belli ki bir hata yapılmış. Bundan sonra çalışma sistematiğini değiştiriyoruz, artık bu tarz somut bilgileri mekanı yerinde gören müfettişler toplayacak. Uyarın için teşekkür ederiz. Bunun yanı sıra, mekan hakkındaki değerlendirme yazısını müfettişler yazmıyor, bu işin sorumluluğu proje ekibindeki arkadaşlarda. Mükellef hakkındaki değerlendirmeyi yazan arkadaşımız ise yeterince araştırma yapmadan, hatalı ifadeler kullanmış. Kendisini uyardık, rehberin sonraki baskısında bu hataları düzelteceğimize emin olabilirsin. Yapılan bütün hatalar için özür dileriz.”
Başka bir örnek olayı inceleyerek devam edelim. Arda Türkmen’in gönderisinin altında, Aman da Bravo’nun şefi İnanç Baykar’ın “Ardacım al bizden de o kadar, rehberden çıkarılmayı istedik, cevap bekliyoruz.” yorumuna denk geldim. (Rehberde Amanda Bravo ismiyle yer alan lokanta, 2 inci ile değerlendirilmiş.) İnanç Baykar’a ulaşıp bu taleplerinin nedenini sorduğumda, Aman da Bravo olarak bir derecelendirme sistemi içerisinde bulunmak istemediklerini, restoran hakkında rehberde yer alan bilgilerin doğru olmadığını ve yetkililerden bu taleplerine dair yazılı bir geri dönüş alamadıklarını dile getirdi. Dışarıdan bakıldığında, 2 inci verdiğiniz güzide bir restoran rehberden çıkma talebiyle geliyor ama siz onunla yeterince ilgilenmiyorsunuz. Halbuki, bunu ciddiye almanız, nedenleri üzerine düşünmeniz ve restoranı rehberde kalmak için ikna etmeniz gerek.
Ayrıca Müge Akgün, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde 24 Haziran 2017’de Aman da Bravo hakkında şunları yazmış, “Reşitpaşa’nın Emirgan Sokağı onlarla meşhur oldu ama Amanda Bravo benim yeni keşiflerim arasında. Amanda Bravo’ya yakın otursam en az haftada bir kez uğramak isterim. İnsana daha kapıdan içeri adım attığında güven veren yerlerden. Yalın dekorasyonu, zarif sahipleri ve tabii yaratıcı şef mutfağıyla dört–beş masalı küçücük bir lokanta. Öyle hemen bir şeyler atıştırıp kalkılacak yerlerden değil. Sadece altı başlangıç ve altı ana yemeğin yer aldığı, mevsim malzemelerinin kullanıldığı son derece dengeli menüden istediklerinizi ısmarladıktan sonra yemeklerin açık mutfakta hazırlanıp çıkışını bekleyeceksiniz. Sonra da emekle hazırlanmış yemeğinizi tadına vara vara telaş etmeden yiyeceksiniz. Menüde fırında zeytinyağlı enginar, yumurtalı ızgara kuşkonmaz, beyaz şaraplı kara midye, dana kaburga papara gibi çok cazip yemekler de vardı ama ilk sefer için seçimimi, yanında kestane ve istiridye mantarlı mücver ile ızgara cibez ve fırın patates eşliğinde sunulan minekoptan yana yaptım.”, aynı yazıda rehberde yer alan Grey, La Petite Maison, Martinez gibi restoranlar hakkında da kısa kısa değerlendirmeler yapılmış. Müge Akgün’ün ileri tarihli yazılarında yine rehberde bulunan Spago, Mürver, Kıyı Restaurant ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulunduğunu görüyoruz. Bana göre böyle bir yaklaşım etik değil. Çünkü sizlerin ilerleyen aylarda çıkacak İncili Gastronomi Rehberi’nin proje koordinatörü olduğunuz biliniyor. Herhangi bir restoran hakkında iyi veya kötü yönde bir yorum yapmanız yanlış anlamalara neden olabilir. En doğrusu, proje koordinatörünün rehberde yer alacak mekanlar hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmaması olurdu.
Neticeye gelecek olursam, İncili Gastronomi Rehberi, iletişim stratejisini kendini büyük görerek ve yaptığı işle böbürlenerek oluşturdu. Bu nedenle, ben dahil olmak üzere pek çok kişi üzerinde önemli bir beklenti yarattı. Çünkü böyle bir üslup ve söylem benimsediyseniz, hata yapma lüksünüz yoktur. Ancak daha yayınlanalı kısa bir süre geçmesine rağmen ortaya çıkan maddi hata ve noksanlıklara baktığımızda, rehberin merakla bekleyenlerde bir miktar hayal kırıklığı yarattığı açık. Temennim, rehberin üslubunu ve iletişim stratejisini değiştirmesi, mütevazi bir tavır takınarak, muhataplarına karşı daha dikkatli davranması. Böyle bir değişim yaşanırsa umuyorum ki rehber önümüzdeki yıllarda daha güzel noktalara gelecektir.