Leziz Bir Film – Chef

Şef, ciddi manada insanı acıktıran ve yeme içme dünyasının ruhunu yansıtan bir film. Jon Favreau’nun yazdığı, yönettiği ve başrolünü oynadığı film, eli yüzü düzgün, şekilli bir restoranda çalışan Carl Casper’ın, oraların en fena yemek eleştirmeninden kötü bir değerlendirme almasını takip eden olaylar sonrası istifa etmesini ve bir yemek kamyonuyla kendi girişimini kurmasını anlatıyor.

Carl’ın baştaki çelişkisi gastronomi dünyasındaki önemli bir soru veya sorunla bağlantılı; “Şefler kendi sahip olmadıkları ve başkasının finansörü olduğu restoranlarda ne derece kendilerini yansıtabiliyorlar?”. Filmde, Carl kendi istediği menü yerine, mekanın çok satanlarını ve patronunun tercih ettiklerini yemek eleştirmenine sunuyor. Bunun sonucunda “sıkıcı” damgası yemekten kurtulamıyor. Yaratıcı olup da güvenli sınırlar içerisinde kalmak kolay değil.

Tabii bu eleştiri Carl’ı çılgına çeviriyor ve yaşanan tartışmalar sonrasında resti çekip istifasını veriyor. Bu bölümün ardından şefimizin oğluna tost yaptığı bir sahne var ki o tost bizi bitirdi.

Bundan sonra yemeğin kurumsal dünyasına dönmek istemeyen Carl, biraz da yüreklendirme sayesinde kendine Küba yemekleri yapacağı bir kamyon alıyor ve yollara düşüyor. Bu haberi duyar duymaz işini bırakıp Carl’a yardımcı olmaya gelen Martin (John Leguizamo) şahane bir karakter. Ayrıca “El Jefe” isimli karavanda bir kişiye daha yer var. O da Carl’ın oğlu Percy.

Bahsetmeden geçmek olmaz, kamyonu düzenleme sırasında oradaki işçilerden yardım alan Carl ve ekibi, onlara yardımları karşılığında hayatlarında yiyebilecekleri en güzel sandviç sözünü veriyorlar. Servis konusunda babasına yardım eden Percy, üzeri yanmış ve sunulmaması gereken bir sandviçi “ne olacak, nasılsa para vermiyorlar.” diyerek işçilere vermek istiyor ve buna karşı çıkan Carl onu kenara çekip konuşuyor. Burada sözü Carl’a verelim:

Carl: Bu iş sana sıkıcı geliyor mu?

Percy: Hayır, hoşuma gidiyor.

Carl: Ama ben aşığım. Hayatımda güzel olan her şey bu sayede meydana geldi. Hayatımda her şeyi mükemmel yapmamış olabilirim. Mükemmel değilim. İyi bir koca değilim, sana iyi babalık yapamadıysam da özür dilerim. Ama bu işte iyiyim ve bunu seninle paylaşmak istiyorum. Bildiklerimi öğretmek istiyorum. Yaptığım işle insanların hayatına bir şey katıyorum ve devam etmemi sağlayan şey bu. Buna bayılıyorum.

Bundan sonra gerçek macera başlıyor, pek çok farklı yere kamyonlarını çeken ekibimiz, gelenlere müthiş yemekler sunuyorlar. Her durakta önlerinde muazzam bir kalabalık toplanıyor. Bu arada Carl, durdukları noktaların ünlü yemeklerini Percy’e denetmekten de geri kalmıyor. Aslında bir nevi oğluyla gastrotur yapmış oluyor. Buradan sonra ünü ve popülaritesi iyice artan Carl, kendi restoranının sahibi oluyor. Ek olarak, filmin müzikleri gerçekten güzel, dikkat kesilin.

Son söz olarak, Jon Favreau, 2019’da “The Chef Show” isimli yeni bir belgesel dizisine başladı. Şu an için ilk sezonu yayınlanan bu seride, bölüm başına 30 dakikalık süre ayrılmış. İzlenecekler listemize aldık bile!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir